Değerli okurlarım bir önceki yazımda COVID-19 salgını hakkında kavramsal çerçevemi sunarken Dr. Mehmet ÖZ’ün yayımladığı akademik genel salgın değerlendirmesi ve bireysel olarak alınacak tedbirlere hep birlikte göz attık.

Şimdi konu başlığımız olan kriz kavramına genel bir tanımlama yapalım; kriz sözcüğü etimolojik açıdan Yunanca ‘’ayrılmak’’ anlamına gelen ‘’krisis’’ sözcüğüne dayanmakla birlikte Çin yazısında da ‘’fırsat ‘’ ve ‘’tehlike’’ olmak üzere iki sembolle gösterilmektedir.

Oxford sözcüğünde kriz ‘’daha iyiye ya da daha kötüye gitmeye yol açabilecek bir dönüm noktası’’ olarak tanımlanırken; TDK (Türk Dil Kurumu) ‘da ‘’ buhran, bunalım içinde bulunmak, bunalım’’ şeklinde tanımlanmaktadır.

Mesleğin içinde okuduğum birçok kaynakta şuan medyada gördüğümüzün aksine kriz kavramı yaşanılan olumsuz deneyimin realist (gerçekçi) bakış açısından kopmadan değişim ve öğrenmenin de güçlü bir tetikçisi olduğu yönünde. Evet, sosyal bir insan olarak bireyler için içinde yaşanılan doğadan koparak dört duvar arasında kendini bu salgından izole etmek şekli itibariyle sevimsiz görünebilir. Fakat bir de bu sürecin içselleştirilmesi ve yakıcı etkilerin yapıcı çıktılarla desteklenmesi için en önemlisi sağlık açısından oluşabilecek daha kötü bir senaryonun önüne geçilmesi için gerekli zamanı da bireylere sunmaktadır. Mevcut durumda en çok zorlanılan ve birçok birey tarafından belli düzeylerde hissedilen belirsizlik hali asıl mücadele verilen alanlardan birini oluşturmaktadır. Daha sonraki bölümlerde dünyada daha önce böyle salgınlar ne zaman oldu ve nasıl mücadele verildi sosyolojik açıdan değerlendirme yapacağım şimdi isterseniz kriz kavramına geri dönelim.

Peki, farklı disiplinlerde kriz ne anlam ifade ediyor? Pauchant ve Mitroff’ a göre (1992: 18-20) krizin orijinine yönelik olarak farklı disiplinlerin yaklaşımları şöyle özetlenmiştir:

  • Sosyologlara göre kriz; sosyal eşitsizlikler, motivasyon ve teşvikte azalmalar, otoriteye karşı tutumlar, kontrol süreçlerinde aksamalar, faydacı bireyselliğin artışı veya aile, toplum, sivil ve dini değerlerin yozlaşması, şiddet ve anomik toplum davranışlarında artış, vb.
  • Psikologlar ise krizi, doğum, ölüm, kaza gibi travmatik deneyimler, aile ilişkilerinin bozulması, çeşitli sosyal etkiler, ruhsal denge eksikliği ve ölüm korkusu gibi birçok etkenden kaynaklanabilen, bireylerin kişiliklerinde veya algı ve anlamlandırma yapılarındaki bozukluklar olarak görmektedirler.
  • Ekonomik teoriye göre kriz bir durumu; enflasyon, işsizlik, durgunluk ve bütçe açığı gibi hükümet kararlarının sonuçları veya ekonomik sistemdeki genel bir bozukluk şeklinde görülmektedir.
  • Tarihçilere göre kriz; askeri güç, teknoloji ve seksüel davranışlar gibi alanlarda aşırılıklara kaçılmasına bağlı olarak, toplumun unsurları arasındaki uyumun kaybedilmesinin bir sonucu şeklinde ortaya çıkmaktadır.
  • Kaos teorisine göre ise kriz bir denge noktasının bozulması sonucu olmakta; ancak, bu noktada krizin nedeninin kendisi için daha üst bir denge noktası oluşturma çabası olduğu ileri sürülmektedir.

Birçok sosyal disiplin kendi çalışma alanlarına göre kriz tanımlaması yapmaktadır. Burada dikkatimizi yöneltmemiz gereken alan krizin yönetilmesi konusu. Mart ayını geride bıraktık Nisan ortalıyoruz sosyal medyada her gün uzmanlar salgının olası sonuçlarını ve muhtemel sonuçlarını tartışıyorlar ve yine uzmanlar (doktorlar, psikologlar, sosyologlar, eğitim bilimciler, pedagoglar) ve alanda uzmanlar gece gündüz bilgilendirme yapıyorlar. Bu kadar bilgi bombardımanında bireyler mevcut kısıtlamaların da etkisiyle daha gergin hale gelebilmektedir. Krizin doğasında kaygının normal seviyede olması kötü bir durum değil fakat kaygı düzeyi normalin üstü arttığında kitle iletişim araçlarıyla alınan her türlü bilgiyi farklı yorumlayabilme ihtimali de artabilmektedir. Bu aşamada medyayı doğru kullanmalı manipülatif yönlendirmelerin etkisinden olabildiğince uzak durmalıyız.

Yazımın ilk bölümünde söylediğim gibi bu süreci dünya çapında bir kriz yönetimi olarak algılayıp bireyden topluma tümevarımsal bir yol haritası oluşturmalıyız. Her birey kendi sürecini doğru yönettiğinde sistemin amacına ulaşması daha az zararla ve daha kısa sürede olacaktır.  Bu bölümden sonra artık yavaş yavaş ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve diğer disiplinlerin gözünden sürecin yönetimini değerlendireceğiz.

Sağlıcakla ve güvende kalın
Sevgiler

Yazımın diğer bölümleri;

Filiz EKER
Finans Uzmanı / Sosyolog

guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments